Gençlik Güncesi / Kapitalizmle Şekillenen Gençlik!

| | 9 Eylül 2013 Pazartesi MUHACERAT 1 yorum



Bir marka çıkar birkaç kişi alır, böylece toplumda ‘özenti’ doğar. O markanın ünü artmakla birlikte tek tip küreselleşme olur ve artık o mal herkese topluca satılarak kapital sistemin amacı hâsıl olur.








Kapitalizm, üretim ve tüketim anlayışı üzerine doğan bir sistemdir. Her şeyiyle maddiyata değer biçilip parasal bir zeminde olgunlaşan ve bunu insanlara dayatandır. Bu kapitalizm belası en çok da gençlere musallat olmuş bir hastalıktır. Gençlikse olgunlaşma devri olduğundan ihtiyaçları da o oranda artacaktır. Bu ihtiyaçları çığırından çıkarıp ve hatta gereksiz olarak karşılayacak olan, kapital sistemdir. Bir genç, aklının tam kâmil olmadığı o dönemde kendisini maddiyatın etrafında gezdirirken o sisteme hizmet ettiğinin farkında bile olmayabilir. Kapitalizmin vahametini anlatmak açısından Ali Şeriati’nin şu sözü kâfidir: 

“Kapitalizm bir mendil için Roma’yı ateşe vermekten çekinmez.” 

Kapitalizmin sesini duyuracak olan en önemli faktör de reklamlardır. Zira TV’den tutun radyolara, gazetelere hatta vitrinlerden otobüs duraklarındaki afişlere, sokaklardan duvarlara her yerde bir şeylerin reklamları vardır. Reklamlar bu sistemi kalkındırmanın temelini oluştururlar. Reklamcılık, her fırsatta gözlerimize kendisini yansıtarak artık alışkanlığa sürükler ve ellerimiz her fırsatta cebine gitmekten kaçınmaz bir seviyeye gelir. Reklamın sadece bir kere çıkıp bir daha çıkmadığını gördük mü hiç? Hayır! Hatta birçok reklamı ezberlediğimiz bile olur. Böylece göz ve dil alışkanlığı kazanıp bilinçaltımıza yatan bu reklamlar daha sonra kendisini aldırır. Ve artık kapitalizmin amacına ulaştıracak bir ‘tüketici insan’ haline geliriz. Elbette ihtiyaç elzemdir, fakat fuzuli ve çığırından çıkmış bir reklam propagandası var ki büyük tuzakları barındırıyor içinde. 

Eşyanın hızla değiştiği, her bir eşyanın bir üst modeli çıktığı şu zamanda maddenin hızına yetişmek zor! Giyim kuşamdan ev ihtiyaçlarına ve tüm teknolojik aletlere varan değişiklik baş döndürmekte. Hakikaten en basitinden bir çanta mağazasına girdiğimizde her tarafın farklı renk, desen ve şekilleriyle kuşatıldığı çantalar başımızı döndürür. ‘Her kıyafete her renk çanta’ düşüncesiyle de bu sisteme alet olunur ve Müslümanlığın gereği olan ‘israf yapmama’ düsturuna da uyulmamış olunur. 

Günümüzde yine can sıkıntısını gidermek için adres, alışveriş merkezleri olmuştur. Her bunalıma giren, “alışveriş yapsın rahatlar” anlayışı mevcutken alışveriş çerez çitlemek gibi zevk veren kurumlar olmuştur artık. Bu anlayış pek yaygın olmakla birlikte bunun da kapital sistemin entegre ettiği anlayışlardan biri olduğunu unutmamalıyız. 

Kapitalizmin sesini duyuracak bir diğer unsur da markadır. Nitekim marka takıntısı gençlerin sosyal alanda en çok üzerinde durdukları husustur. Elbette kaliteli ve güzel olanı almakta bir sıkıntı yoktur. Fakat genç beyinde eğer bir eşya ‘marka takıntısı’ haline gelmişse; o genç onun kaliteliğine yahut güzelliğine bile aldırış etmeyip onun takıldığı husus marka olur ve bu takıntı halini alır. Öyle bir illettir ki bir genç elinde poşet taşısa poşetin markasına bakar ve markalı ise taşır. 

Ve bu marka takıntısı, genci sosyal alanda da etkileyip belki manevi sıkıntılara da davetiye çıkarır. Bir genç, arkadaşlarının markalı kıyafetler giydiği ve markanın konuşulduğu bir ortamda elbette onlardan düşük bir seviyede kalmak istemez. Bu baskısını ailesine yapar ve ona alınmadığı taktirde o markanın çakmasını giyip arzusunu tatmin ederek ‘yalancı’ kişiliğe bürünür. Ya da maddi sıkıntısı olan ailesini zora sokar. Bu marka takıntısı, arkadaşlar arasındaki samimiyeti de öldürüp ‘küçük görme’ meydana getirir. Diğer arkadaşların kibirlenmesine sebebiyet verir. Marka takıntısı yüzünden bir gençte bu tür kötü ahlaklar ve durumlar görülür. Tüm bunların altında yatan sebep de özentidir aslında. İşte kapital sistemin içler acısı durumu ve hakeza güçlü konumunu bu şekilde görebiliriz. 

Bir marka çıkar birkaç kişi alır, böylece toplumda ‘özenti’ doğar. O markanın ünü artmakla birlikte tek tip küreselleşme olur ve artık o mal herkese topluca satılarak kapital sistemin amacı hâsıl olur. 

Bu sistem maddiyatı esas alıp gençlere maddiyat gözlüğünü taktırır. Her şeyi maddiyat üzerine yorumlayıp önceliği o olur. Konuşmalar konvers, lion, nıke, adidas, gand vs üzerine olur. Maalesef Müslüman gençler de bu yanlışa kendilerini kaptırmışlardır. Hâlbuki Müslüman bir gencin önceliği hiçbir zaman maddiyat olmamalıdır. Her şeye Allah-u Teâlâ’nın mülkü, insanoğlunun bu dünyaya gönderiliş amacının kulluk ve insanın dünyada misafir olduğuna bakılırsa maddiyatı önceliğe koyan bu sistem asla hedefine ulaşamaz. 

Ya da marka diye bir ayakkabıya vereceğimiz çok yüksek bir fiyat, vicdanımızı harekete geçirmelidir. O gösterilip özendirilen markanın arkasında çok yüklü bir para yatar aslında. Bu açıdan her zaman ‘ille de markalı olacak’ diye diretmek Müslüman bir gence yakışmayacak davranıştır. 

Bir iki çantamız varken “şu modelin reklamı da çıkmış” deyip yeni bir tane daha almak müsrifliğimizi canlandırır. Öyleyse tüm bunların farkında ve şuurunda olup düşüncelerimizle birlikte yaşam şeklimizi de ona göre değerlendirmeliyiz. 

Son olarak kapital sistemi özetlemesi bakımından yine Ali Şeriati’nin düşüncesini sunmak istiyorum: 

“Kapitalizm, tanrının yerine parayı, tevhidin yerine üretimi, aşkın yerine ekonomiyi, hakikatin yerine gücü, olgunluğun yerine lezzeti ve kendine egemenliğin yerine tabiata egemenliği; kültür, medeniyet, yasa ve hukukun binlerce yıllık varisi olan orman hukukunu geçirmiştir.” 

Her daim istikamet üzere olmamız duasıyla… Baki muhabbetle… 

Esra Toprak / Nisanur Dergisi - Ağustos 2013 

1 yorum:


Yorum yazarken argo kelime kullanmayınız. Aksi halde yorumunuz silinecektir.

Sorunuzu ve teşekkürlerinizi yazmaktan utanmayın.

Eğer bir sorunuz varsa bunu anlamlı, okunaklı bir şekilde yazınız.

Not: Eğer Google hesabınız yoksa Yorumla Biçimi'nden Anonim veya Adı/URL'yi seçip yorum atabilirsiniz.